24 Eylül 2008 Çarşamba
15 Nisan 2008 Salı
Renk
17 Şubat 2008 Pazar
Nasıl bir sevgidir
Anlaması gerçektende zor her takım taraftarı için klişe deyimler ama gerçektende öyle cumartesi sabahtan stada indik haliyle herkesler orada hava soğukmuş,kar yağıyomuş kimsenin umrunda değildi ortada bir telaş birileri meşale dağıtır,birileri pankartları asar yahu bu bahsettiklerim cezalı bi maçta stadın dışına yapılan organizasyon napıyorsunuz kardeşim manyakmısın dercesine bakan tribün dışı birsürü gözün önünde.Evet evet TEKSAS'lı bunlar normal bi kavram bu şehir için gerçektende öyle şehir için okadar önemli ki Teksas şehrin simgelerinden biri halini almasından uzun seneler geçmiş.Ama bu şehir için gurur duyulacak bi kavram şehri herkesten çok savunan,seven başka bi topluluğu gerçektende göremiyorum Bursa'da.Nedir peki Bursaspor'un tarihteki başarı kocaman bir HİÇ durum böyleyken bu takımın peşini bırakmayan binlerce insan,bir çoğu gençliğini adamış gerçektende hiç olmayı tribün adına herşeyini kaybetmiş çok örnek var sadece bu şehirde değil tüm dünyada bu ne Aşktır yahu.
Birde şu konu var tribün sitelerinde klasik en kalabalık deplasman konusu,işte filanca takım filanca senesinde filanca şehre şukadar kişi gitti hemde 2.ligde bu takım vay anasını falan diye giden muhabbet,birde bunun üstüne şu geldi aklıma yazıyım dedim bu Bursaspor'lular varya 15.000 kişi Sakarya'ya küme düşmeye gittiler.
15 Şubat 2008 Cuma
İnadına Fanzin #4
5 Şubat 2008 Salı
Rakamsal Vakalar








9’UN SIRLARI: EZOTERİZME GÖRE 9 RAKAMI MUTLAKİYETİN RAKAMI. ÖLÜMÜ VE YENİDEN DOĞUŞU SEMBOLİZE EDİYOR. ZİRA 9’UN BİR ÜST RAKAMI 10… 10 İSE 1’İN TEKRARINDAN İBARET. İLGİNÇ BİLGİLER DE VAR: BEBEK 9 AY ANA RAHMİNDE KALDIKTAN SONRA IŞIĞI GÖRÜR. TRUVA 9 YIL SÜREYLE KUŞATILDI, 10. YILDA DÜŞTÜ. ODYSSEUS 9 YIL BOYUNCA DÜNYAYI DOLAŞTI, 10. YILDA ÜLKESİNE DÖNEBİLDİ. 9 SAYISI DAİMA KENDİNİ TEKRARLAR. 9 HERHANGİ BİR SAYI İLE ÇARPILINCA, ÇIKAN SAYININ RAKAMLARININ TOPLAMI HEP 9'DUR. BİR SEVİYEDEN DİĞERİNE GEÇİŞ RAKAMI OLAN 9, BİR DÜNYADAN DİĞERİNE GEÇİŞ OLAN İNİSİYASYONUN SEMBOLÜ AYNI ZAMANDI. EZOTERİZMİN KUTSAL RAKAMI SAYILIYOR.

TÜRK MİTOLOJİSİNDE 9 RAKAMI : TÜRK MİTOLOJİSİNDE DÜNYAYI YARATAN KARA HAN, DÜNYANIN TAM MERKEZİNE DOKUZ DALLI ÇAM AĞACI DİKMİŞTİ. ALTAYLARA GÖRE İNSANIN İSKELETİNDE; BAŞ, BEL, DİZ, TOPUK, AYAK BİLEĞİ, OMUZ, DİRSEK, AVUÇ VE EL BİLEĞİ OLMAK ÜZERE DOKUZ EK VARDIR. YAKUTLARA GÖRE GÖK TANRILARI DOKUZDUR. ALTAY TÜRKLERİNİN BİR KIYAMET TASVİRİNDE DENİZİN DİBİNDE DOKUZ ÇATALLI KARATAŞ VARDIR Kİ, KIYAMET ZAMANINDA BU TAŞ DOKUZ YERİNDEN AYRILACAK, DEMİRDEN VE KOYU SARI RENKTE ATLARA BİNMİŞ DOKUZ SAVAŞÇI ETRAFA SALDIRACAKTIR. DEDE KORKUT KİTABI’NDA, DELİ DUMRUL DOĞDUĞUNDA BABASI DOKUZ BUĞRA ÖLDÜRÜR. VE TABİİ Kİ DOKUZ IŞIĞI DA UNUTMAMAK GEREKİYOR...

Angut

"Angut'musun" der günümüzün insanı.. .Angut'un aslında bir kuş olduğunu biliyormuydunuz!ülkemizde.. Angut kuşu'nun eşi öldüğü zaman (yanına o anda başka bir yırtıcı hayvan veya bir insan gelse dahi) gözlerini bir dakika bile eşinin ölüsünün üstünden ayırmadan o da ölene kadar onun baş ucunda bekler...İşte bu canlının yaptığı en büyük"Angut"luk budur =).. Ayrıca bu olay bütün Angut kuşları için geçerlidir, arada bir görülen birşeydeğildir.. Çok ürkek bir hayvan olmalarına rağmen eşinin ölüsünün başında bekleyen Angut kuşuna elini uzatsanız dahi oradan kaçmaz.. ilginç deyilmi =)
28 Ocak 2008 Pazartesi
İlginçlikler kumpanyası

Çabaladıkça kaydı, yere düştü. Yetişemedi pozisyonlara. Kala kaldı yerinde.. Tam 25 dakika böyle sürüp gitti. Ayyakabılarına isyan etti, çıkarıp 15 dakika çorapla koştu... Utandıran görüntülere 5 metre ötesindeki Erzurumspor kulübesi tanıklık etti. Takımın malzemecisi bu manzaraya dayanamadı ve hakame vidalı kramponlardan verdi. Peki bu ayıp kimin? Türk futboluna çağ atlatma adına yola çıkanlar bu fotoğrafa baksın ve utansın.. Erzurum gibi bir yerde vidalı kromponu ondan esirgeyen Futbol Federasyonunun utancı bu... Seçim derdine düşenler yayın ihalesinde D-Smart'a yol açma adına türlü kurnazlıklar peşinde koşanlar düşünsün.. Çok mu zordu bu ayakkabıyı temin etmek? Sıcak odalarında Türk futbolu hakkında

Erkek beynini öldüren hormon!

25 Ocak 2008 Cuma
Güle güle Timofte

" TERK ETMEDİ SEVDAN BİZİ "
23 Ocak 2008 Çarşamba
BİZ İKİMİZ İKİ KARDEŞ
Başladığımız Yerdeyiz

Katledilen usta gazeteci Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu, “Cinayetin çözüleceğine güvenimiz kalmadı. Bugün hâlâ başladığımız yerdeyiz” dedi24 Ocak 1993’te katledilen Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu, cinayetin 15’inci yılında ilk kez konuştu. Güldal Mumcu’nun milletvekili seçilerek, TBMM Başkanvekilliği görevine başlamasının ardından Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda sorumluluğu daha da artan Özge Mumcu, “Zamanında ‘Bir gider bin geliriz’ dendi. O ‘Binlerin’ oluşması için bu vakıf var” diye konuştu.Mumcu cinayetinin 15’inci yılına girmesine rağmen sürecin “hâlâ ilk günkü yerde” olduğunu söyleyen Mumcu, “Bu 15 yıl bizim için kolay geçmedi. Özlem hiçbir zaman bitmiyor” diye konuştu.
21 Ocak 2008 Pazartesi
Gelecek Kaygısı
17 Ocak 2008 Perşembe
Fazıl Say'a küfreden Müslüman olsa...

Fazıl Say, ülkesi ile, ülke gündemi ile yakından takip ettiği gelişmeler ışığında içinde bulunduğumuz ya da içinde bulunacağımız durumu kendi bakış açısıyla değerlendirip, bu ülkeden gidebileceğini ima ederek büyük bir tartışma başlattı. Doğru ya da yanlış, yerli ya da yersiz, ne olursa olsun, bir sanatçının içinde yaşadığı toplumla ilgili endişelerini dile getirmesi gerekmektedir. Bir aydının susması ihanettir.
Bu sözlerin ardından özellikle AKP nezdinde İslamcılar ve AKP yandaşı medya tarafından ciddi şekilde eleştirildi Fazıl Say. Elbette ki eleştirilebilir. Söyledikleri kimi tarafından gereksiz bir hezeyan olarak algılanabilir. Kimse mutlak doğrunun Fazıl Say’ın dilinden döküldüğünü iddia etmiyor zaten.Ancak şöyle bir gariplik var. Oğlu ve kızı Amerika’da olan, hatta henüz geçtiğimiz aylarda torununun doğumu üzerine Amerika’ya yalancıktan resmi gezi düzenleyen ve bunun faturasını devlete ödetenler, özellikle kızının Amerika’da olmasının nedeni olarak Türkiye’nin özgür bir eğitim ortamına (yani türban özgürlüğüne) sahip olmamasını gösterenler, bugün Say’ın gitmeyi düşünüyorum sözünü eleştiremezler. Çünkü hali hazırda gitmişlerden, götürmüşlerden ana tema olarak zıt olsa da benzer bir kaygıyla, yaşam biçiminin baskı altında olması nedeniyle senin kızının gittiği gibi, birileri gitmeyi düşünüyor diye eleştirilemez.Ama bu iki yüzlülük çok tanıdık artık. Çünkü kendi kızını götürürken türban konusunda devlete kızgın olanlar, bugün iktidarda iken başka yaşamları tehdit etmekten hiç gocunmuyorlar. Özgürlük olarak sadece türban özgürlüğünü dillendirdikleri, Alevi vatandaşlarımızın özgürlüğünü hiçe saydıkları gibi.Demokratlık balına bandırdıkları ekmekleri misal, sadece seçim sandığından kendi isimlerinin çıkması üzerine kurulu olanlar, iktidarda iken kimselere sormadan Cumhurbaşkanı seçerken, ya da anayasa hazırlarken demokrattan öte diktatör gibi görünmektedirler. Koskoca ülke, koskoca medya da demokratlığı asker karşıtlığına indirgemiş, sanki ülkede tek bir anti-demokrat var, o da askermiş gibi, kendine demokrat ve kendine Müslüman olan iktidarı demokrasinin neferi ilan etme ikiyüzlülüğünü göstermiştir.İkiyüzlülükte sınır tanımayanlar, geçmişte” Avrupa Hıristiyan kulübüdür, bizi almazlar boşuna uğraşmayın” diyebilirken, bugün iktidarda iken en bir Avrupalı kendisi olabilmek, bunun da çağdaşlığının göstergesi olduğunu ifade edebilmektedir. Aynı ikiyüzlüler Anıtkabir’de saygı duruşunda, özel defteri imzalarken en bir Atatürk devrimlerinin bekçisi pozları atarken, herkesin malumu olan karşı devrimin temellerini atmaktadırlar.Ve en nihayetinde Türk aydını sesini soluğunu çıkaramamakta, ne idüğü belirsiz fonlardan nemalanmakta, iktidara yalanarak köşe kapmakta, karşı devrimin silahtarlığını yapmaktadır. Aradan Fazıl Say gibi birkaç çürük elma çıktığında da toplu bir linç, “sen kimsin lan?” hezeyanı dudaklardan dökülebilmektedir.İkiyüzlülüğün kitabını yazan en bir demokrat, en bir özgürlükçü, en bir çağdaş ve Atatürk takipçisi bu kitlenin Adnan Menderes anılarından, Turgut Özal babalarından, Necmettin Erbakan hocalarından çektiğimizin katbekat fazlasını çekeceğimizin farkına yaran çürük elmalara bin selam, karşı devrim hayali görenlere de lanet olsun!
12 Ocak 2008 Cumartesi
Nereye kadar?


Yandaki fotoğraf Atatürk'ün çok bilinen fotoğraflarından biri. Parmaklarının arasındaki sigara, Kültür Bakanlığı'nın hazırladığı Atatürk albümüne, bilgisayar teknikleriyle silinmiş olarak yansıdı. Atatürk'ün sigarasının silinmesi "tarihe müdahale" tartışmalarını da beraberinde getirdi.. Peki fotoğraflardan sigaranın silinmesi tarihe müdahale sayılır mı? CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen: “Tarihe müdahaledir''
Hido & Memo

11 Ocak 2008 Cuma
Kaplumbağalar da Uçar (Turtles Can Fly)

‘Sarhoş Atlar Zamanı’nın yönetmeni Bahman Ghobadi’den, ‘mayın tarlalarında büyüyen çocuklar’ üzerine etkileyici bir film.
FİLMİN ÖYKÜSÜ
Hikaye, ABD’nin Irak’a müdahalesinin bütün dünyada tartışıldığı dönemde, Irak-Türkiye sınırında bir Kürt mülteci kampında geçiyor. Kampta yaşayan ve ailesini savaşta kaybetmiş olan 13 yaşındaki Satellite (Uydu) lakaplı Soran, ABD hayranı bir Kürt genci. Günlerini televizyon antenlerini tamir ederek ve üç beş kelime bildiği İngilizcesiyle uydu kanallarındaki savaş haberlerini köylülere tercüme ederek geçiren Satellite, ABD Başkanı George W. Bush’un Pentagon’dan yaptığı savaş demeçlerini; “Yarın yağmur yağacak” gibi cümlelerle aktarır.
Kamptaki çocukların hayranlığını kazanmış olan Satellite’in liderliğinde toplanan tehlikeli kara mayınları, burada yaşayan çocukların tek geçim kaynağı. Kampa yeni gelen 14 yaşındaki Agrin’e aşık olan Satellite, onun gözleri görmeyen küçük oğlu ve her iki kolunu da bir patlamada kaybetmiş abisinden oluşan ailesine yardım etmeye çalışır. Ancak acımasız koşulların içerisinde büyüyen Agrin’in tek isteği ölmektir.

YAPIM HAKKINDA
Bahman Ghobadi, Kaplumbağalar da Uçar’ı çekmeye Saddam’ın devrilişinden üç gün sonra “Songs Of My Motherland”in (Annemin Ülkesinin Şarkıları) gösterimi için gittiği Bağdat’ta karar verir. Süper güçlerin ağır silahlarını Irak’a göndermesine sembolik ama sanatsal bir karşılık vermek amacıyla Kaplumbağalar da Uçar’ı çeken Ghobadi, filmin tüm oyuncu kadrosunu amatör oyunculardan seçer.
Oyuncuların bulunması için uzun süren aramalarda yaklaşık 300 kişi Ghobadi’ye yardım etti. Ghobadi’nin “Çekim öncesi ordum” diye adlandırdığı ekip, Irak’taki tüm Kürt köylerini gezdi ve çocukların fotoğraflarını çekti. Baş rol oyuncularından Avaz Latif (Agrin), elektriği dahi olamayan bir köyde bulundu. Soran İbrahim (Satellite) ise çocukların içinde daha önce bir televizyon görmüş tek çocuk. Bahman Ghobadi, kendisine alışmaları için bir süre çocuklarla birlikte yaşadı ve çocuklarla dostluğunu pekiştirdikten sonra kamerasını çalıştırmaya başladı.
Film, Irak’ta da gösterime girdi. Filmin gösterime girdiği Halepçe ve Süleymaniye kentlerindeki sinema salonları, film ekibinin de yardımıyla yeniden inşa edildi.

FİLMİN ALDIĞI BAZI ÖDÜLLER:
Kaplumbağalar da Uçar, 2006 Oscar Ödülleri için İran tarafından “En İyi Yabancı Film” dalında aday adayı gösterildi.
* 52. San Sebastian Film Festivali “Altın İstiridye” Ödülü
* 52. San Sebastian Film Festivali En İyi Senaryo Jüri Özel Ödülü
* 55. Berlin Uluslararası Film Festivali Barış Ödülü
* 40. Chicago Film Festivali Gümüş Hugo (Jüri Özel Ödülü)
* 5.Tokyo Filmex Film Festivali Jüri Özel Ödülü
* 5.Tokyo Filmex Film Festivali “Agnès B. Ödülü”
* 28. Sao Paulo Uluslararası Film Festivali Seyirci Özel Ödülü
* Mexico City Uluslararası Çağdaş Film Festivali “La Pieze” Ödülü (2005)
* Mexico City Uluslararası Çağdaş Film Festivali Seyirci Ödülü (2005)
* 19. Fribourg Uluslararası Film Festivali Seyirci Ödülü
* 19. Fribourg Uluslararası Film Festivali “E-Changer” Ödülü
Filmin Künyesi
Yönetmen : Bahman Ghobadi
Senaryo : Bahman Ghobadi
Yapım : Bahman Ghobadi, Hamid Ghayami, H. Karimi
Müzik : Hüseyin Alizadeh
Görüntü Yönetmeni : Şehriyar Assadi
Kurgu : Mustafa Khergheh Poosh, Hayedeh Safiyari
Süre : 98’
Orijinal Dil : Farsça
Yapım : 2004, İran - Irak ortak yapımı
SİSLENEN
Gittikçe puslanıyor görüntü
sislenen bir aynaya dönüyor
yakın geçmiş de olsa artık
zor seçebiliyoruz birşeyleri
bulutlar çöküyor anılarımıza
Ama unutmuş değiliz yaşananı
buğulu bir düş gibi de olsa
duyumsuyoruz o kekre tadı
ve her anımsayışta irkiltiyor
o soluksuz bırakan küf kokusu
Soluk renklere bürünse de
suyun ve göğün görüntüsü
yaşanan duyurulacaktır mutlaka
anlatacaktır bir çocuğa bunları
göğsü paramparça edilen biri .
şiir: Ahmet Telli
foto: Gastigo Ramirez
Bursa Music Fest 2008

ÇİKOLATAYA BAĞLI BİR DURUMLA KARŞI KARŞIYAYIZ

Middlesex üniversitesinden David Lewis, sonucun kendilerini şaşırttığını belirterek “Uyarıcı maddeler içerdiği için çikolatanın kalp atışlarını artırmasını bekliyorduk, ancak bu sürenin uzunluğu ve beyindeki güçlü etki şaşırtıcıyı” dedi.
Araştırmada, çikolatanın ağızda eridiği anda yarattığı etkiyi saptamak amacıyla, kalp ve beyindeki hareketleri izlemek için gönüllüler bazı cihazlara bağlandı.
AA'daki habere göre, araştırma sonucunda, çikolata yemenin beyni öpüşmeye göre daha aktif hale getirdiği, kalp atışlarının dakikada 60’tan 140’lara kadar çıktığı belirlendi.
H2
'TFF Başkanlığı'na aday olabilirim'

Bursaspor Kulübü eski başkanlarından Levent Kızıl, bir televizyon kanalında 'Bizim Stadyum' programında önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Haluk Ulusoy'un federasyonu iyi yönetemediğini ifade eden Levent Kızıl, "İyi yönetseydi, şu duruma gelmezdi. Haluk Ulusoy, kendine göre daha tavizkar davrandı. Federasyonu, eskisi gibi iyi yönetemiyor. Ben 2000 ile 2004 arasındaki farkı gözeterek söylüyorum. Eskisi gibi yönetseydi, buralara gelinmezdi. Geçen seneden beri ortada birsıkıntı var. Çıkmış bir TFF kanunu var, ama federasyon bu kanunu uygulamıyor, sonra da mahkemelere düşüyor" diye konuştu.
"Futbol Federasyonu, yeni TFF kanunu çıktıktan sonra 3 Ocak tarihine kadar genel kurulu yapsaydı, hiçbir problem olmazdı" diyen Levent Kızıl, "Ortada muhalefet denen bir grup, bir de koltuğunu savunmaya çalışan bir Futbol Federasyonu var. Aslında federasyonun bu konudaki başarısını tebrik etmek lazım. Muhalefette tek seslilik yok. Federasyon, 3 Ocak'a kadar genel kurulu yapsaydı, hiçbir problem olmazdı. Kayyum da ortaya çıkmazdı. Kanuni bir şeyi tartışır hale geliyoruz. Kendi ülkemizi de FIFA'da tartışılır hale getiriyoruz. Federasyon ile hükümet arasında bir iletişimsizlik, soğukluk var. Haluk Ulusoy, bana göre genel kurulda güven oyu alamaz. Birçok kulübün çok ciddi vergi problemleri var. Türk futbolunun yüzlerce problemi var. Ama federasyon, kendini milli maçın sonuçlarına bağlı hissediyor. Her şeyinizi iyi yapacaksınız, maç sonu kötü bile olsa kimsenin umurunda olmaz. Sen bir tek milli takımın sonucuna göre kendini hazırlıyorsun. Bakın İngiltere, Avrupa Şampiyonası'na gidemedi,İngiltere Futbol Federasyonu'na bir eleştiri oluyor mu ? Türk milli takımı, yıllardır gidemedi. Bu teknik bir şey. Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu'nun kararları adaletsiz. Sistem olmazsa bunlar düzelmez" diye konuştu.
Futbol Federasyonu başkanlığı için çıkacak adayın çok sağlam olması gerektiğini belirten Kızıl, "Başkan olmak ve götürebilmek çok önemli. Sayın Levent Bıçakcı 1.5 sene içinde gitti. Haluk Ulusoy'un kongrede seçilmesi başarıdır, seçildiği zaman dedi ki 'Futbol ailesini toplayacağım, bir araya geleceğiz, futbolun sorunlarını tartışacağız' dedi. Ama öyle bir toplantı olmadı. Geçen sene sayın başkanı, biz Kulüpler Birliği'ne çağırdık, ama gelmedi. Ama bu sene nasıl sıkışıyor. Siyasetten sıkıntınız varsa,siyasetçiyi biz çağırıyoruz" dedi.
Futbol Federasyonu başkanlığına aday olabileceğini belirten Kızıl, "Türk futbolu ciddi bir kaostan geçiyor. En fazla desteği kim alacaksa o adayın etrafında birleşmek ve etrafında güçlü bir yapı oluşturmak lazım. Türk futbolunun çok ciddi sorunları var, herkes federasyon başkanlığına aday olabilir, ancak aday olacak kişinin altına 50 tane İmza koyması lazım. Hiç kimseden Allah'a şükür bir eksiğim yok. İnsanlığımla, kulüp başkanlığımla, her şeyimle adayım, ama sadece benim istememle olmaz, delegelerin,insanların, kulüplerin, kamuoyunun sizi istemesi lazım. Seçilecek kişinin de aday profilinin çok sağlam olması ve maksimum derecede kamuoyundan destek görmesi lazım. Adayın güçlü, dirayetli bir aday olması lazım" ifadelerini kullandı.
Haluk Ulusoy ile görüşmediğini söyleyen Levent Kızıl, "Biz, Haluk Ulusoy'un mektebinde yetiştik. Bir karı koca düşünün, 20 yıl birlikteler sonra ayrılıyorlar, bizi de Haluk Ulusoy ile kader ayırdı diyebiliriz. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Haluk Ulusoy ile görüşmüyorduk. Ama şimdi bir görsem, herhalde öpmem. Geçen maçta denk geldik, birbirimize bakmadık" diye konuştu.
Federasyon yönetiminin belirli bir prensibi olması, ayrımcılık yapmaması gerektiğini kaydeden Levent Kızıl, "Ben geçen sene Bursaspor'da başkanlık yaptım. Federasyon, 1 lira altyapı yardımı vermedi Bursaspor'a kasıtlı olarak. Normalde vermesi lazım. Bu paralar kimsenin babasının parası değil. Kulüplerin parası. Federasyonun genel kurula gitmesi için imza toplamam nedeniyle para verilmedi" dedi. Levent Kızıl, Haluk Ulusoy'un genel kurulda yeniden başkanlığa aday olabileceğini, bu konuda önünün açık olduğunu ve yeniden başkanlığa seçilebileceğini de belirtti.
İHA
10 Ocak 2008 Perşembe
Flamencopolis (2006)

1. TOMATITO & GEORGE BENSON: "LA VACILONA"
2. RAIMUNDO AMADOR & B.BKING: "BOLLERE"
3. CAMARON DE LA ISLA & THE ROYAL PHILARMONIC ORCHESTRA: "SOY GITANO"
4. KETAMA & CAETANO VELOSO: "KANELA Y MENTA"
5. PATITA NEGRA & OMARA PORTUONDO: "SON DE LA MADRUGA"
6. PACO DE LUCIA & GRUPO DOLORES: "DANZA RITUAL DEL FUEGO"
7. PATA NEGRA & MERCEDES SOSA: "COMPAÑERO DEL ALMA"
8. CAMARON DE LA ISLA & ANA BELEN: "AMOR DE CONUCO"
9. KETAMA & KHALED: "EL OASIS DE LOS DIOSES"
10. PACO DE LUCIA & JOHN MCLAUGHLIN & AL DIMEOLA: "CHIQUITO"
11. TOMATITO & MICHEL CAMILO: "SPAIN"
12. RAIMUNDO AMADOR & CAMARON DE LA ISLA: "VOLANDO VOY"
13. KETAMA & MICHEL CAMILO: "TU VOLVERAS"
14. RAIMUNDO AMADRO & ANDRES CALAMARO: "AY! QUE GUSTITO PA´ MIS OREJAS"
15. KETAMA & RAO KYAO: "DELIRIOS IBERICOS"
16. HOWIE B & MARINA HEREDIA & RAIMUNDO AMADOR: "AMKING LOVE ON YOUR SIDE
download link
http://rapidshare.com/files/80651596/Flamencopolis.rar.html]
Aristokratlar Halka Karşı
1907, 1908 ve 1909 yıllarında da Eyalet ligi şampiyonluklarını kimselere bırakmaz. Bu ge-nel görünüm altında gerek Fluminense için, gerekse de Brezilya futbolu için büyük önem taşıyan gelişmelerin yaşanacağı 1911 yılına gelinir. Tam bu noktada Fluminense'ye bir müddet ara verip, Flamengo'ya bir göz atmamızda fayda var.

Jose Maria Gutiérrez Hernández (saygılar)

1995-1996 sezonunda Jorge Valdano tarafından Real Madrid A takımına geçirilmiştir. Mevkisi ofansiv orta sahadır. Gole dönük oynar ve isabetli paslar vermesi en büyük özelliğidir. Özellikle sol ayağıyla yaptığı ortalar çok tehlikelidir. Hızlı hareket ettiği ve çevik olduğu için rakip takım tarafından genellikler faul ile durdurulur. Bu sayede Guti, Real Madrid'e kritik maçlarda önemli penaltılar kazandırmıştır.
2000-2001 sezonunda forvet oyuncusu olarak attığı gol sayısı olan 14'ün onun için çok önemli olduğunu söyleyen Guti, şimdi bu sayıyı forma numarası olarak kullanıyor.
Futbol dışında tenis ile de ilgilenen başarılı futbolcu, tam bir spor hastası. Fakat futbol dahil hiçbirşeyin, eşi ve çocuklarının önüne geçemeyeceğini söylüyor.
Guti dünyanın en şanssız oyuncularının başında gelmektedir.Real Madrid onun kadroda olduğu zamandan beri 3 kez Şampiyonlar Ligi finali oynamıştır.Ve Guti bu 3 finaldede forma giyememiştir.2'si sakatlık ve 1 tanesi ise kart cezası olduğundan dolayıdır.

İstatistikler
1995-1996 sezonunda 9 maç oynayıp 1 gol atmıştır.
1996-1997 sezonunda 14 maçta oynayıp gol atamamıştır
1997-1998'de 17 maç oynayıp 1 gol atmıştır.
1998-1999'da 28 maç oynayıp 1 gol atmıştır.
1999-2000'de yine 28 maç oynayıp 6 gol atmıştır.
2000-2001'de ilk kez forvet oyuncusu olarak tam 14 gol atmıştır.
2001-2002'de 29 maç oynayıp 4 gol atmıştır.
2002-2003'te 34 maçoynayıp 4 gol atmıştır.
2003-2004'te 26 maç oynayıp 2 gol atmıştır.
2004-2005'te 26 maç oynayıp hiç gol atamamıştır.
(Sadece ligle sınırlıdır.)
Başarıları
3 La Liga Şampiyonluğu : 1996-97 / 2000-01 / 2002-03
3 İspanya Süperkupası Şampiyonluğu : 1997 / 2001 / 2003
3 UEFA Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu : 1997-98 / 1999-2000 / 2001-02
1 UEFA Supercup Şampiyonluğu : 2002
2 Intercontinental Cups Şampiyonluğu : 1998 / 2002
1 Eurocup 21 Yaş Altı Şampiyonluğu : 1998
1 Eurocup 18 Yaş Altı Şampiyonluğu : 1995
wikipedia
Fifa uyardı

Keçi Boynuzu

9 Ocak 2008 Çarşamba
Levent Yüksel

Levent Yüksel
1964-...
Müzisyen, şarkıcı ve bas gitarist. Sezen Aksu’nun yetiştirdiği yorumculardan biri olan Yüksel, aynı zamanda turkiye’nin en iyi bas gitaristlerinden biridir. Med-Cezir albümü Türk popunun en iyi albümlerindendir. Albümleri ve single’ları, farklı ses rengi, bas gitardaki büyük yeteneğiyle Türkiye’nin en başarılı sanatçılarından biri olan Yüksel’in 6 albümü bulunmaktadır. 21-ekim 1964’te antalya'da dünyaya geldi. Sanata olan ilgisi küçük yaşlarda ortaya çıkan Yüksel, beş yaşında keman çalmaya başlamıştı. Kemanı gitar gibi tutarak çalan ve ütü kablosundan kendine mikrofon yapan Yüksel, ileride müzisyen olacağının sinyallerini veriyordu böylelikle. İlkokul eğitimi için Özel Antalya İlkokulu’na kaydolan Levent Yüksel, mezuniyetinin ardından Antalya Hızırreis Ortaokulu’na devam etti. O dönemde bağlama çalmayı da öğrenen müzisyen, gitara tutku derecesinde bağlıydı. Halk önündeki ilk sınavlarını düğünlerde gitar çalarak veren Yüksel, lise döneminde profesyonel bir müzisyen olmak istediğine karar vermişti. Mezun olduktan sonra bu amaçla İstanbul’a taşınan ve İstanbul Devlet Konservatuarı kontrbas bölümünde öğrenim görmeye başlayan Yüksel, düğünlerde çalmaya devam ediyordu. Ayrıca ünlü vokallerle de çalışmaya başladığı o dönemde adını duyurmaya başlamıştı.
Askerlik sürecinde acemiliğini Denizli Çavuş Talimgah Taburu’nda yapan Yüksel’in dağıtımı Ankara Silahlı Kuvvetler Armoni Mızıkası Komutanlığı’na çıkmıştı.
17 ayın sonunda İstanbul'a döndüğünde bir gece kulübünün açılışı dolayısıyla kurulan dans müziği orkestrasında çalmaya başlayan müzisyen, Aşkın Arsunan, Ercan Esendağ, Ahmet Altuğ, Orhan Topçuoğlu, Fatih Erkoç ve Sertab Erener gibi önemli isimlerle çalışıyordu. İki sene bu grupta yer aldıktan sonra Sezen Aksu'yla tanışan Yüksel, ünlü şarkıcıyla nasıl tanıştıklarını şu şekilde anlatıyordu;
Bir gün Aykut Gürel beni aradı, "Sezen Aksu'nun çok acele sana ihtiyacı var... Yarın provaya gel." dedi. Saat 13.30 civarında Caddebostan Maksim gazinosunda Sezen'le tanıştım (tabii ki daha önce de tanıyordum) bana Harun'un (Kolçak) rahatsızlandığını bu yüzden basçı lazım olduğunu onun için de Aykut'u bulduklarını söyledi. O zamanlar cok meşhur olan bir parçayı Harun'la birlikte söylüyorlarmış, bu parçayı benimle birlikte söylemek istermiş,"Eğer becerebilirsem...?". Parça Aşkın Nur Yengi'nin ilk albümündeki "Geri Dönmek"miş. Parçanın melodisini biliyordum ancak sözlerini hatırlayamıyordum. (Sözleri halen ezberleyemiyorum).Gece geç vakitte yattığım için yataktan kalkıp provaya gitmiştim. Onno parçaya girdi, ardından Sezen ve benim parçaya gireceğim bölüme geliverdi. Ben sabah sabah bu ses benden çıkmaz dediysem de parçaya girmis bulundum. Surat ifadelerini görmenizi isterdim, acıklı acıklı Onno Sezen'e,Sezen de Onno'ya baktı. Ben israrla gece sesim yerine gelir diye parçayı katlediyordum. Akşam oldu, Sezen birlikte söyleyeceğimiz parçaya girdi. Ben heyecandan dizlerimin bağı çözülerek Sezen'in yanında duruyordum. Arkada Yonca Evcimik elinde kocaman yazılmış sözlerle bana bakıyordu. Ve nihayet bana sıra gelmişti...Ve ben.... Gerisini biliyorsunuz zaten....
Levent Yüksel ilk albümü için Sezen Aksu ve Uzay Heparı’yla çalışmaya başlamıştı. 6 aylık çalışma sürecinin ardından 21-mart 1993’te müzik marketlerde yerini alan Med-Cezir, Türk pop müziğinin ivme kazanmaya başladığı o dönemde büyük ilgi gördü. Albümden çıkan Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk, Tuana, Kadınım, Med Cezir ve Uçurtma Bayramları isimli şarkılar oldukça beğenildi ve müzikalite anlamında dönemini aşan bir albüm olarak değerlendirildi.
Sezen Aksu ve Sertab Erener’le sahne çalışmalarına devam eden Yüksel, o dönemde Erener’le dünya evine girdi. Ancak üst üste anneannesini ve Uzay Heparı’yı kaybeden Yüksel, bunlarla başa çıkamayarak beyninden virütik bir rahatsızlık geçirdi. Kendini müzik çalışmalarından soyutlayan Yüksel, uzun bir aradan sonra ilk kez Fahir Atakoğlu Açıkhava Konseri'nde hayranlarıyla buluştu.
Onno Tunç’la birlikte hazırladıkları ikinci stüdyo albümü "Levent Yüksel'in 2. Kaseti" 19-ocak 1996 tarihinde piyasaya sunulduktan 2 gün sonra, 21-ocak 1996’da Tunç’u da kaybeden Yüksel, büyük acısını konserlerle dindirmeye çalıştı. 14-temmuz 1997 tarihinde "Bi' Daha" single'ını çıkartan Yüksel, bu çalışmasıyla ulaşılması imkansız görünen bir satış rakamına ulaştı ve Bi’ Daha, büyük ilgi görüp, maçlara slogan ve televizyon programlarına isim oldu.
3-nisan 1998 tarihinde 3. albümü "Adı Menekşe"yi yayınlayan sanatçının bu albümde de prodüktörlüğünü Sezen Aksu yapmıştı, aranjörü ise Aşkın Arsunan'dı. Yüksel, bu albüm sonrasında Türkiye'nin dört bir yanında çeşitli konserler verdi ve turneye çıktı.
2000 yılında prodüktörlüğünü kendisinin yaptığı ve Sezen Aksu, Aysel Gürel, Bülent Ortaçgil, Mirkelam ve Ümit Sayın gibi çok önemli müzisyenlerle çalıştığı Aşkla isimli albümünü çıkaran Yüksel, yine oldukça başarılı bir çalışmaya imza atmıştı. Yüksel, 2004’te Uslanmadım ve 2006’da Kadın Şarkıları albümlerini yayınlamıştır.
Referanslar; İstanbulfm.com.tr, Tr.wikipedia.org, Diyadinnet.com
Föntürkler
Recep İvedik

Mesleği 'Camın Önünde Oturmak' olan Recep İvedik, dağınık siyah saçları, dört aydan fazla giymediği turuncu gömleği, ağzındaki sigara izmariti ve omzundaki sigara külleriyle halkın gönlünü fetheden bir idol olma yolunda ilerliyor.
Son Filmi Recep İvedik Tatilde filmi 22 Şubat 2008'de vizyona girecektir.
Cenabet Takım
.jpg)
Bu şehir öyle bir havaya,öyle bir yapıya sahip ki anlamak mümkün değil.Takım yıllardır süre gelen başarısızlıkların ardı arkası kesilmiyor nedeni başlıkta belirttiğim gibi Hepimiz Cenabetiz.
Son yıllarda özellikle yakın bir iki sezondur 3-2 deplasman mağlubiyetleri moda oldu bize hiç hesapsız yere,ve her seferinde takımın peşinden koşan taraftara acılı hasret şarkıları söyletmekten zevk alır halde birileri (sitem).Maç öncesi uğuruydu yer çekmeydi vs. birçok şey denendi şu tribünde yıllardır ama hiçbiri tutmadı tutmayacak biliyoruz ve bu konu üzerine her seferinde aynı noktaya varıyoruz sinir oluyoruz.
2007 kötüydü hem de beklenenden daha da kötü ha 2008 çok mu iyi başladı hayır tam tersi cenabet bir Bursaspor yılı daha kucaklarını sonuna kadar bizlere açtı.
Mutlu yıllar
Bursa,Tribün ve Bayanlar

Turkcell Süper Lig'in ilk yarısını 19 puanla 14. sırada tamamlayan yeşil-beyazlı oyuncuları bayan taraftarlar bir an olsun bile yalnız bırakmıyor. Türkiye'de örnek olacak birçok projeye imza atan Bursaspor'un ateşli taraftar grupları ise bayan taraftarların tribünlere renk kattığını söylüyor. Forma, kaşkol ve bayrakları ile her hafta sonu Atatürk Stadı'ndaki yerlerini alan bayan taraftarlar, maç sonuna kadar bir an bile olsun desteklerini takımlarından ayırmıyor. Taraftar grupları ile birlikte hareket eden bazı bayan taraftarlar ise şarkı ve tezahüratlarla takımlarına olan bağlılıklarını gösteriyor. Bursaspor'un, şehri birleştiren ortak bir nokta olduğunu belirten Bursaspor'un bayan fanatikleri, "Oturduğumuz ve yaşadığımız şehrin takımını sevmek zorunda hissediyoruz kendimizi. Bazen 'bayanlar futboldan ne anlar' diyorlar. Ancak biz her maç tribünlerdeki yerimizi alarak bayanlarından futbol aşığı olabileceğini gösteriyoruz. Bursaspor tüm Türkiye'nin aşık olduğu bir Anadolu takımı. Bu takımda birçok yenilikler yaşanmaya başladı. Bunlardan birisi de bizim tribünlerde bulunmamız. Sayımız ilerleyen günlerde giderek artacaktır. Biz Bursaspor'u çok seviyoruz. Bu takım için elimizde gelen ne varsa yapmaya hazırız" dedi. Bazı bayan taraftarlar ise kocalarıyla birlikte maçları seyrediyor. Bir bayan taraftar, "Eşime, 'beni bu akşam yemeğe götür' dedim. O da beni maça getirdi. Aslında ev stresinden kurtulmamız için uygun bir ortam. Eşim beni de Bursasporlu yaptı. Ben de artık koyu bir taraftar oldum" şeklinde konuştu. Bayan taraftarların yönetimden en büyük isteği ise bayan tuvaletlerinin artırılması.