17 Ocak 2008 Perşembe

Fazıl Say'a küfreden Müslüman olsa...



Fazıl Say, ülkesi ile, ülke gündemi ile yakından takip ettiği gelişmeler ışığında içinde bulunduğumuz ya da içinde bulunacağımız durumu kendi bakış açısıyla değerlendirip, bu ülkeden gidebileceğini ima ederek büyük bir tartışma başlattı. Doğru ya da yanlış, yerli ya da yersiz, ne olursa olsun, bir sanatçının içinde yaşadığı toplumla ilgili endişelerini dile getirmesi gerekmektedir. Bir aydının susması ihanettir.
Bu sözlerin ardından özellikle AKP nezdinde İslamcılar ve AKP yandaşı medya tarafından ciddi şekilde eleştirildi Fazıl Say. Elbette ki eleştirilebilir. Söyledikleri kimi tarafından gereksiz bir hezeyan olarak algılanabilir. Kimse mutlak doğrunun Fazıl Say’ın dilinden döküldüğünü iddia etmiyor zaten.Ancak şöyle bir gariplik var. Oğlu ve kızı Amerika’da olan, hatta henüz geçtiğimiz aylarda torununun doğumu üzerine Amerika’ya yalancıktan resmi gezi düzenleyen ve bunun faturasını devlete ödetenler, özellikle kızının Amerika’da olmasının nedeni olarak Türkiye’nin özgür bir eğitim ortamına (yani türban özgürlüğüne) sahip olmamasını gösterenler, bugün Say’ın gitmeyi düşünüyorum sözünü eleştiremezler. Çünkü hali hazırda gitmişlerden, götürmüşlerden ana tema olarak zıt olsa da benzer bir kaygıyla, yaşam biçiminin baskı altında olması nedeniyle senin kızının gittiği gibi, birileri gitmeyi düşünüyor diye eleştirilemez.Ama bu iki yüzlülük çok tanıdık artık. Çünkü kendi kızını götürürken türban konusunda devlete kızgın olanlar, bugün iktidarda iken başka yaşamları tehdit etmekten hiç gocunmuyorlar. Özgürlük olarak sadece türban özgürlüğünü dillendirdikleri, Alevi vatandaşlarımızın özgürlüğünü hiçe saydıkları gibi.Demokratlık balına bandırdıkları ekmekleri misal, sadece seçim sandığından kendi isimlerinin çıkması üzerine kurulu olanlar, iktidarda iken kimselere sormadan Cumhurbaşkanı seçerken, ya da anayasa hazırlarken demokrattan öte diktatör gibi görünmektedirler. Koskoca ülke, koskoca medya da demokratlığı asker karşıtlığına indirgemiş, sanki ülkede tek bir anti-demokrat var, o da askermiş gibi, kendine demokrat ve kendine Müslüman olan iktidarı demokrasinin neferi ilan etme ikiyüzlülüğünü göstermiştir.İkiyüzlülükte sınır tanımayanlar, geçmişte” Avrupa Hıristiyan kulübüdür, bizi almazlar boşuna uğraşmayın” diyebilirken, bugün iktidarda iken en bir Avrupalı kendisi olabilmek, bunun da çağdaşlığının göstergesi olduğunu ifade edebilmektedir. Aynı ikiyüzlüler Anıtkabir’de saygı duruşunda, özel defteri imzalarken en bir Atatürk devrimlerinin bekçisi pozları atarken, herkesin malumu olan karşı devrimin temellerini atmaktadırlar.Ve en nihayetinde Türk aydını sesini soluğunu çıkaramamakta, ne idüğü belirsiz fonlardan nemalanmakta, iktidara yalanarak köşe kapmakta, karşı devrimin silahtarlığını yapmaktadır. Aradan Fazıl Say gibi birkaç çürük elma çıktığında da toplu bir linç, “sen kimsin lan?” hezeyanı dudaklardan dökülebilmektedir.İkiyüzlülüğün kitabını yazan en bir demokrat, en bir özgürlükçü, en bir çağdaş ve Atatürk takipçisi bu kitlenin Adnan Menderes anılarından, Turgut Özal babalarından, Necmettin Erbakan hocalarından çektiğimizin katbekat fazlasını çekeceğimizin farkına yaran çürük elmalara bin selam, karşı devrim hayali görenlere de lanet olsun!
fasulyeden

Hiç yorum yok: